Şiddetle Değil, Saygıyla: Kadınlar Yaşamayı Hak Ediyor!

Darende Haberleri 10.02.2025 - 22:07, Güncelleme: 10.02.2025 - 22:07
 

Şiddetle Değil, Saygıyla: Kadınlar Yaşamayı Hak Ediyor!

Annelerimiz bizlere "Evde olanlar dışarı çıkmaz," derdi. Sesli tartışmaz, evin sırrını kimseye vermemeyi öğretirdi. "Koca karı kavgası yaz yağmuruna benzer, biraz sonra güneş çıkar" diyerek sabırlı olmayı telkin ederlerdi.

Nermin Yılmaz Akbalaban’ın köşe yazısı Günümüzde kadınlara yönelik şiddet endişe verici boyutlara ulaşmıştır. Günlük haberlerde hayatını kaybeden veya yaralanan kadın hikayelerini duymaktayız. Aile içi şiddete maruz kalan kadın sayısı her geçen gün artmaktadır. "Erkektir, her istediğini yapar. Evlilik bitecekse, erkek bitirir. Kadın dayak yer, haksızlığa uğrar, susar, kendisini savunamaz..." şeklindeki düşünce yapısında yetişen çocuklar, şiddete eğilimli bireyler olarak büyüyorlar. Oysa evlilik kurumu kutsaldır ve fedakarlık ister. Farklı geleneklerde büyüyen insanlar evlenince elbette sorunlar yaşayabilirler. Ancak iyi gün ve kötü gün, varlık ve yoklukta birbirlerine destek olmalı, sorunları konuşarak ve dinleyerek aşmalıdırlar. Eşler arasında sabır, saygı ve hoşgörü olmalıdır. Ne güzel bir sözdür: "Sabırla koruk, helva olur." Tüm bunlara rağmen anlaşamayıp ayrılma noktasına gelen eşler, medeni bir şekilde ayrılmayı tercih etmelidir. Bir cana kastetme veya yaralama sonucunda sadece ölen değil, hayatta kalan da büyük bir yıkıma uğramaktadır. Artan boşanmalara ekonomik zorluklar sebep olabiliyor; ancak başlıca nedenlerden biri, kadının kendi ayakları üzerinde durması ve çalışmasıdır. Dayak yiyen, aldatılan, çeşitli eziyetlere maruz kalan kadınlar artık "yeter" diyerek evliliklerini bitirmeye karar verdiğinde, şiddetin dozu da artmaktadır. Kocalar, hesap sorulmasını istemediği gibi, rahatlarının ve düzenlerinin bozulmasını kabul edemeyerek şiddete başvurmaktadır. Geçmiş yıllarda kadınların okuma ve çalışma imkanları yok denecek kadar azdı. "Gelinlikle çıktığın bu kapıdan ancak kefenle dönebilirsin" anlayışıyla büyütülen kadınlar, çaresizlikten her türlü eziyete katlanıyordu. Çünkü baba evine döndüğünde dul olarak damgalanacağını veya kendisinden yaşlı, çok çocuklu biriyle evlendirilmek zorunda kalacağını biliyordu. Ancak günümüzde ekonomik bağımsızlığını kazanan kadınlar, "Bu eziyeti neden çekeyim? Çalışır, gerekirse çocuklarıma ben bakarım," diyerek şiddet döngüsünden kurtulmayı seçiyorlar. Kültürümüzde "her kadın anadır, ana baş tacıdır" anlayışı vardır. Ancak bu, sadece sözde kalmamalı; çocuklarımıza iyi örnek olmalıyız. Annelerimiz bizlere "Evde olanlar dışarı çıkmaz," derdi. Sesli tartışmaz, evin sırrını kimseye vermemeyi öğretirdi. "Koca karı kavgası yaz yağmuruna benzer, biraz sonra güneş çıkar" diyerek sabırlı olmayı telkin ederlerdi. Ancak bu anlayış, bazen kadınların haksızlıklara sessiz kalmasına da neden olmaktadır. Kız ve erkek ayrımı yapılan evlerde yetişen çocuklar, "erkektir yapar" anlayışıyla yetiştirildiğinde, kadınlar hep susan ve ezilen bireyler olarak kalmaktadır. Bu gidişata dur demek için öncelikle ailede, sonra okulda eğitim verilmelidir. Kadına şiddet olaylarında cezalar artırılmalı, takım elbise giydi diye iyi hal indirimi uygulanmamalıdır. Suçlular, hak ettikleri cezayı almadıkça bu olayların önüne geçmek mümkün olmayacaktır. Kadın, övülmeye layıktır; dövülmeye değil. Kadın, bilge ve özgün duruşuyla toplumun direğidir. İslam, kadını saygıdeğer bir varlık olarak görür ve onu ailenin temel direği olarak kabul eder. Mustafa Kemal Atatürk' Ün "Dünya yüzünde gördüğünüz her şey kadının eseridir" sözü, kadının topluma olan katkısını vurgulayan en güzel ifadelerden biridir. Kadın cinayetlerine dur demek için toplumsal bir çaba göstermeliyiz. Eğitim ve yasal düzenlemeler yapılmalı, böylece kadınlar güvende olacak ve hak ettikleri saygıyı görecektir.
Annelerimiz bizlere "Evde olanlar dışarı çıkmaz," derdi. Sesli tartışmaz, evin sırrını kimseye vermemeyi öğretirdi. "Koca karı kavgası yaz yağmuruna benzer, biraz sonra güneş çıkar" diyerek sabırlı olmayı telkin ederlerdi.

Nermin Yılmaz Akbalaban’ın köşe yazısı

Günümüzde kadınlara yönelik şiddet endişe verici boyutlara ulaşmıştır. Günlük haberlerde hayatını kaybeden veya yaralanan kadın hikayelerini duymaktayız. Aile içi şiddete maruz kalan kadın sayısı her geçen gün artmaktadır.

"Erkektir, her istediğini yapar. Evlilik bitecekse, erkek bitirir. Kadın dayak yer, haksızlığa uğrar, susar, kendisini savunamaz..." şeklindeki düşünce yapısında yetişen çocuklar, şiddete eğilimli bireyler olarak büyüyorlar. Oysa evlilik kurumu kutsaldır ve fedakarlık ister. Farklı geleneklerde büyüyen insanlar evlenince elbette sorunlar yaşayabilirler. Ancak iyi gün ve kötü gün, varlık ve yoklukta birbirlerine destek olmalı, sorunları konuşarak ve dinleyerek aşmalıdırlar. Eşler arasında sabır, saygı ve hoşgörü olmalıdır. Ne güzel bir sözdür: "Sabırla koruk, helva olur."

Tüm bunlara rağmen anlaşamayıp ayrılma noktasına gelen eşler, medeni bir şekilde ayrılmayı tercih etmelidir. Bir cana kastetme veya yaralama sonucunda sadece ölen değil, hayatta kalan da büyük bir yıkıma uğramaktadır. Artan boşanmalara ekonomik zorluklar sebep olabiliyor; ancak başlıca nedenlerden biri, kadının kendi ayakları üzerinde durması ve çalışmasıdır. Dayak yiyen, aldatılan, çeşitli eziyetlere maruz kalan kadınlar artık "yeter" diyerek evliliklerini bitirmeye karar verdiğinde, şiddetin dozu da artmaktadır. Kocalar, hesap sorulmasını istemediği gibi, rahatlarının ve düzenlerinin bozulmasını kabul edemeyerek şiddete başvurmaktadır.

Geçmiş yıllarda kadınların okuma ve çalışma imkanları yok denecek kadar azdı. "Gelinlikle çıktığın bu kapıdan ancak kefenle dönebilirsin" anlayışıyla büyütülen kadınlar, çaresizlikten her türlü eziyete katlanıyordu. Çünkü baba evine döndüğünde dul olarak damgalanacağını veya kendisinden yaşlı, çok çocuklu biriyle evlendirilmek zorunda kalacağını biliyordu. Ancak günümüzde ekonomik bağımsızlığını kazanan kadınlar, "Bu eziyeti neden çekeyim? Çalışır, gerekirse çocuklarıma ben bakarım," diyerek şiddet döngüsünden kurtulmayı seçiyorlar.

Kültürümüzde "her kadın anadır, ana baş tacıdır" anlayışı vardır. Ancak bu, sadece sözde kalmamalı; çocuklarımıza iyi örnek olmalıyız. Annelerimiz bizlere "Evde olanlar dışarı çıkmaz," derdi. Sesli tartışmaz, evin sırrını kimseye vermemeyi öğretirdi. "Koca karı kavgası yaz yağmuruna benzer, biraz sonra güneş çıkar" diyerek sabırlı olmayı telkin ederlerdi. Ancak bu anlayış, bazen kadınların haksızlıklara sessiz kalmasına da neden olmaktadır. Kız ve erkek ayrımı yapılan evlerde yetişen çocuklar, "erkektir yapar" anlayışıyla yetiştirildiğinde, kadınlar hep susan ve ezilen bireyler olarak kalmaktadır.

Bu gidişata dur demek için öncelikle ailede, sonra okulda eğitim verilmelidir. Kadına şiddet olaylarında cezalar artırılmalı, takım elbise giydi diye iyi hal indirimi uygulanmamalıdır. Suçlular, hak ettikleri cezayı almadıkça bu olayların önüne geçmek mümkün olmayacaktır.

Kadın, övülmeye layıktır; dövülmeye değil. Kadın, bilge ve özgün duruşuyla toplumun direğidir. İslam, kadını saygıdeğer bir varlık olarak görür ve onu ailenin temel direği olarak kabul eder. Mustafa Kemal Atatürk' Ün "Dünya yüzünde gördüğünüz her şey kadının eseridir" sözü, kadının topluma olan katkısını vurgulayan en güzel ifadelerden biridir.

Kadın cinayetlerine dur demek için toplumsal bir çaba göstermeliyiz. Eğitim ve yasal düzenlemeler yapılmalı, böylece kadınlar güvende olacak ve hak ettikleri saygıyı görecektir.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve darendepostasi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.